Çay İlk Kez Nerede ve Nasıl Ortaya Çıkmıştır?

ugruna-savaslar-verilen-lezzet-cay

Lezzetlerin kendine has tarihlerini düşündüğümüzde aklımıza takılan ilk sorulardan biri onların nasıl ortaya çıktığıdır. Bu sorunun cevabı için bir lezzetin kültürler içerisinde bireyden bireye aktarılarak oluşan uzun hikayesini düşünüyoruz. Bu uzun hikayelerde geriye doğru ilerleyerek başlangıcını bulmaya çalıştığımızda ise, eninde sonunda elimize sadece efsanelerin kaldığı ve tahmin yürütmekten başka bir şey yapamadığımız bir noktaya geliyoruz. Bu durum neredeyse her lezzet için geçerli. En çok tüketilen yiyecek ve içeceklere baktığımızda bile, ilk kez ortaya ne zaman çıktıkları hep tahminlere dayalı cevaplarla sonuçlanıyor. Dünya çapında sudan sonra en çok tüketilen içecek olan çay da, her ne kadar yazılı tarih içerisinde en çok karşımıza çıkan içeceklerden biri olsa da, bu bilinmezlik perdesinden nasibini alıyor.

Söz konusu çay olduğunda nasıl ortaya çıktığını tahmin etmek çok da zor değil. Zira oldukça basit bir formüle sahip olan çaya, basitçe “bitki suyu” demek bile mümkün. Oldukça basit bir tarife sahip olan çayın, tarihte yaşamış birisi tarafından şans eseri bulunmuş olma olasılığı yüksek. Çayın ilk kez nasıl ortaya çıktığına dair anlatılan efsaneler de bu iddiamızı doğrulayacak nitelikte.

Efsaneye göre milattan önce 2732 yılında yaşamış olan İmparator Shen Nung tahtında su kaynatırken çevredeki yabani bir bitkiden kopan birkaç yaprak imparatorun kaynattığı suyun içine düşer. Yaprağın suya düşmesiyle birlikte suyun renginin değişmeye başladığını fark eden imparator Nung, merakına yenik düşer ve önündeki renkli sudan içmeye başlar. Aldığı her yudumda vücuduna yayılan tatlı bir sıcaklık hisseden imparator, çok hoşuna giden bu yeni lezzeti çevresindekilere aktarır ve böylece çayın hikayesi başlamış olur.

Bu efsanedeki zaman ve kişiler ne kadar gerçeği aktarıyor bilemeyiz fakat çayın şans eseri bulunmasını anlatan bu hikayenin oldukça inandırıcı olduğu kanaatindeyiz. Çayın hikayesinin nasıl başladığına dair fikir sahibi olduğumuza göre, en çok tüketilen içecek haline gelmesini anlatan hikayesine odaklanabiliriz.

ÇAYIN İSTİLASI BAŞLIYOR!

İmparator Nung’un tesadüfen gerçekleştirdiği keşiften sonra çay kısa süre içerisinde yayılarak Çin kültüründe vazgeçilmez bir içecek haline gelir. Günümüzde lezzeti için tüketilmekte olan çay, ilk zamanlarında adeta bir şifa olarak görülmekte ve sağlık üzerine olan pozitif etkilerinden dolayı bir ilaç olarak görülmekteydi.

Milattan sonra 4. yüzyıla kadar geçen uzun süre boyunca çay, uzun meditasyon seanslarında vücutlarını tazelemek isteyen keşişlerin en büyük yardımcısı haline gelmiş ve hatta bazı keşişlerin ölümsüzlük iksirlerinde bile kendisine yer edinmiştir. Çin’in izole kültürü dolayısıyla binlerce yıl boyunca sadece Çin’de tüketilen çayın, ilaç statüsünden çıkarılarak lezzetli için içilen bir içecek haline gelmesi ile Çin’in sınırlarını aşıp komşu ülkelerde de görülmeye başlaması neredeyse aynı zamana milattan sonra 4. yüzyıla denk gelmektedir.

Gerek dini figürler ile olan yakın ilişkisi gerek oldukça değerli bir bitki olması sebebiyle neredeyse kutsal bir statüye sahip olan çay, 4. yüzyıldan 8. yüzyıla uzanan popülerleşme evresinde bile bu statüsünü korumayı başarmıştır. Öyle ki çayın toplanması işi sadece soğan, sarımsak veya çeşitli baharatlar yemesi yasak olan geçen kadınlara verilmiştir. Çayın Çin içerisinde popülerleşmesiyle geçen 4 yüzyıl boyunca birçok tüccar çay ticareti sayesinde zengin olmuş ve çay Çin ekonomisinin vazgeçilmez bir parçası haline gelmiştir.

ÇAYIN YAYILMASI

Sekizinci yüzyıla girildiğinde bütün Çin’de tüketilen bir içecek haline gelen çay, komşu kültürlerde de görülmeye başlamıştır. Çin’e yaptığı bir gezi esnasında çayla karşılaşan bir Japon keşiş, yanına aldığı çay tohumlarını Japonya’ya taşır. Çin kültürüne benzer bir kültür olan Japon kültürü, çayı kısa sürede sahiplenir ve Çin’de yaşananlarla benzer bir şekilde çay kısa sürede dini ritüellerin vazgeçilmezi haline gelir.

Çin’in bir diğer komşusu olan Tibet’te de benzer zamanlarda ilk kez görülen çay Tibet halkı tarafından çok sevilmiş olsa da, coğrafyanın sert iklim şartları sebebiyle oldukça kısıtlı bir alanda yetiştirilebilmiştir. Bu sebepten dolayı Tibet içerisinde oldukça lüks bir şey haline dönüşen çay o kadar değerlenmiştir ki, çok uzun yıllar işçiler ücretlerini çay olarak almıştır.

Dokuzuncu yüzyılın sonlarına doğru Uzakdoğu Asya bölgesine çoktan yayılmış olan çayın global ölçekte bilinen bir içecek haline gelmesi, bölgede yaşayan kültürlerin oldukça izole olması sebebiyle daha uzun yıllar mümkün olmayacaktır. Uzakdoğu Asya kültürlerinin dışa açılmaya başlaması için gerekli olan olay, yeni ticaret yollarının ve Hindistan’ın keşfiyle yaşanacaktır.

ÇAYIN AVRUPA’YA GELİŞİ

1600’lü yıllara gelindiğinde dünya ile ilişkilenmeye başlayan Çin kültürü, çayın Rusya ve Hollanda gibi ülkelerde görülmeye başlamasına sebep olmuştur. Hollanda üzerinden kısa sürede bütün Avrupa’ya yayılan çay İngiltere’ye ulaştığında ise, çayın dünyayı şekillendirecek kadar güçlü bir olgu haline gelmesinin ilk adımları atılmış olur.

Çayı ilk kez Avrupa’ya getiren ülke olan Hollanda 1678 yılına kadar Avrupa içerisinde çay ticaretini elinde tutan ülke olarak kalmayı başarır. Hollanda’nın Avrupa içerisinde oluşturmuş olduğu bu ticari tekel İngiltere’yi oldukça rahatsız eder. İngiltere bu tekeli kırabilmek adına, dünya çapında ticaret yapacak ve tarihin görmüş olduğu en büyük ticari oluşum olan East India Company projesini hayata geçirir.

Hindistan, Doğu Afrika ve Çin’e kadar uzanan geniş bir coğrafya üzerinde sömürgeci anlayışla ticari bir imparatorluğa dönüşen East India Company, dünyayı globalleşme yoluna sokan bir oluşum haline gelir. Gelişmemiş ülkeleri kolonileştirerek birer İngiltere sömürgesi haline getiren East India Company’nin en büyük gelir kaynağı ise tahmin edebileceğiniz üzere çaydır.

Dünya çapında çaya olan talep giderek artmaktadır fakat neredeyse bütün ticaret yollarını elinde tutmakta olan İngiltere, Çin üzerinden çay almakta zorlanmaya başlar. Çay karşılığında gümüş isteyen Çin İmparatorluğu, sınırlı gümüş kaynakları nedeniyle İngiltere için büyük bir sorun haline gelmiştir.

Çin’in çay yetiştirme tekelinden oldukça rahatsız olan İngiltere, çay ticaretinin devam edebilmesi için gerekli olan gümüşü karşılayabilmek için kirli yollar denemeye başlar. O dönemde Çin’in en büyük problemlerinden birisi olan afyon bağımlığını avantajına çevirmek isteyen İngiltere, en büyük Asya kolonisi olan Hindistan’da afyon yetiştirmeye başlar. Hindistan’da yetişen afyonu gümüş karşılığında Çin’e satan İngiltere, sonrasında aynı gümüş ile Çin’den çay alarak ticaretini sürdürecektir.

ÇAY İÇİN SAVAŞ!

Bu illegal ticari şemanın farkına varan Çin 1839 yılında tam 20.000 sandık afyona el koyar ve söz konusu afyonu okyanusa dökerek İngiltere’ye kafa tutar. Bunun sonucunda ise tarihe Afyon Savaşları olarak geçecek olan savaş başlar. Savaşın sonucunda Çin çay ihracatına oldukça sert kısıtlamalar getirir ve bu durum İngiltere’yi daha da zor bir duruma sokar. Kendi çayını yetiştirmek zorunda olduğunu fark eden İngiltere, Çin’e birçok ajan yollayarak çay tohumlarını elde etmeye çalışacaktır.

Çin’e ajan olarak yollanan İskoç bir botanist olan Robert Fortune, çay hakkında elde ettiği bilgilerle birlikte Hindistan’a döner ve Hindistan’ın uygun ikliminde çok büyük ölçekte çay yetiştirmeye başlar. Böylece Çin’in çay üzerindeki hegamonyası kırılmış olur.

Çayın savaşlara sebep olması tarihte hiç de nadir görülen bir şey değildir. İngiltere’nin dünya ticaret yollarını ele geçirmesine sebep olan çay aynı zamanda Amerika tarihinde de oldukça kritik bir role sahiptir. Avrupa’dan göç eden aileler Amerika’ya çay içme alışkanlıklarını da taşımıştır. 18. yüzyılın sonlarına doğru İngiltere’nin ticaret yaptığı en değerli şey olan çaya uygulanan vergiler, İngiltere’nin aç gözlülüğü sebebiyle sürekli olarak bir artış içerisindedir.

Daha yeni keşfedilmiş olan Amerika’da da aynı durum gözlenmektedir. Çaya uygulanan vergilerin %119 seviyesine ulaşması sonucunda, Amerikan halkında haklı bir isyan dalgası başlar. Bu isyan dalgası sonucunda ortaya çıkan ünlü Boston Çay Partisi, Boston limaınını kapatarak İngiltere’ye kafa tutar.

Önemli bir ticari limanını kaybeden İngiltere’nin bu olaya cevabı ise oldukça sert olur. Boston Limanı’na çıkartma yapan binlerce İngiliz askeri, Amerika’nın kaderini belirleyecek olan kanlı Amerikan İç Savaşı’nın fitillerini ateşleyecektir. Bu olaylar sonrası Amerika vatandaşları arasında çay içmemek bir vatanseverlik göstergesine dönüşür. Bu algının kırılması için oldukça uzun bir süre geçmesi gerekecektir.

Yaklaşık 5,000 yıllık tarihinde bir çok savaşa sebep olan çay bu kanlı hikayelerin sonucunda dünyanın en çok tüketilen içeceği haline gelmeyi başarmıştır. Dünyanın her yerinde neredeyse istisnasız olarak tüketilen çayın en yoğun olarak tüketimi ise, yılda kişi başına 7 kilonun üzerinde çay tüketimi ile ülkemizde gerçekleşmektedir.

Bundan sonra önünüze gelen her bardaj çayda, 5.000 yıllık bu kanlı tarihi hatırlamanız ve çay kadar basit bir şeyin bile tarihin akışını ne ölçüde etkileyebileceğini hatırlamanız dileğiyle.

Afiyet olsun!

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

For security, use of Google's reCAPTCHA service is required which is subject to the Google Privacy Policy and Terms of Use.

I agree to these terms.