İber Yarımadasının orta yeri, İspanya’nın başkenti ve en büyük şehri, Avrupa’nın en kalabalık şehirlerinden biri, Real Madrid takımının evi, müzelerin, parkların, kafelerin, festivallerin kuluçka merkezi Madrid. Bu şehri tek bir seyahate sığdırmak zor ama buraya yine ve yeniden gelebileceğinizi unutmamak gerek.
Madrid sesli, görüntülü bir şehir. Küçük Avrupa şehirlerinin sakinliğinden, dinginliğinden eser yok burada. Her sokak yeni bir deneyim, yeni bir maceracı gibi. Değil bir günde gezmek, uzun bir tatil süresince Madrid’te tüm şehri deneyimlemek, görmek, gezmek neredeyse mümkün değil. Bahar ve yaz aylarında şehir tabiri caizse turist akınına uğruyor. Aslında bu tabir tüm İspanya için geçerli. İspanya’nın her şehri farklı gezi deneyimleri sunarken, Madrid neredeyse bütün bu şehirlerin bileşeni gibi. Gittiğiniz şehirden beklentiniz örneğin yerel yemeklerin tadına bakmaksa, sosyalleşmekse, sanat galerilerini gezmek ve yeni sanatçıların izlerini sürmekse, parklarda dolaşmak hatta çimlere uzanmaksa, alışveriş yapmaksa, şehrin tarihine tanıklık edecek yapıları gözlemekse, güzel kahve içmek ve çikolata yemekse, harika fotoğraflar çekmekse, canlı bir gece hayatına tanıklık etmekse, o zaman Madrid size istediklerinizi tam anlamıyla verebilecek bir şehir. Aslında buradan bakında turizm anlamında Barselona’nın gölgesinde kalmış gibi dursa da, dünyanın geri kalanı için hiç öyle görünmüyor olmalı ki, Madrid ciddi bir turist potansiyeli barındırıyor. Barselona gelip-geçici turiste daha cazip gelirken, Madrid gezip gördüğü yere tekrar dönmek isteyen turistlere hitap ediyor.
Madrid’te Ulaşım
Madrid’in havalimanı Barajas şehre çok yakın bir yerde konuşlanıyor. Havalimanından şehre taksi ile gitmek isterseniz, ana merkeze 30-40 euro gibi bir ücretle ulaşabiliyorsunuz. Bir diğer seçenek çok daha ucuz olan metro. Ayrıca bir başka uygun fiyatlı seçenek ise havalimanından şehir merkezine direkt gelen havalimanı otobüsleri. Böylece, ana meydanda inerek gideceğiniz yer için tekrar metroya binebilirsiniz. Ayrıca şehre tren yoluyla ulaştıysanız, Atocha ana tren istasyonu şehrin merkezinde yer alıyor. Atocha istasyonuna zorunlu olarak gitmeseniz bile, tavsiyemiz yolunuzu oraya mutlaka düşürmeniz. Zira binası Gustavo Eiffel danışmanlığında yapılmış bina 1890’dan beri şehrinde en güzel yapılarından biri. Ayrıca binayı dışarıdan görmeniz bir şey ifade etmez, çünkü içerisi 4000 metrekarelik bir botanik bahçeye dönüştürüldüğü için size muhteşem bir görsel şölen sunuyor.
Madrid Şehir Merkezi
Bazı soruları cevaplamak zor. “Madrid’in merkezi neresi?” sorusunun cevabı hiç kolay değil örneğin. Plaza Mayor ve Plaza Sol şehrin merkezini belirleyen iki ana meydan olarak düşünülebilir. Plaza Mayor yani Mayor Meydanı, Madrid’in en önemli meydanı. Madrid’e her gelen turist mutlaka bu meydana uğruyor, kendi payına düşen aktiviteyi buradan alıp öyle yoluna devam ediyor. Aynı zamanda meydanda bolca kafe ve restoran var. Mayor Meydanı yürüyüş yapabileceğiniz ana caddlerin kesişim noktasında yer alıyor. Madridlilerin yemeden duramadığı churros tatlısını en iyi yapan San Gines ise meydana çok yakın. Churros bizdeki halka tatlısının neredeyse aynısı, Farkıysa, hamurun kızartıldıktan sonra bala atılmak yerine, hafif tuzlu hamurun üzerine isteğe göre acı ya da sütlü çikolata sosu koyulması. Kocaman porsiyonlarla satılan tatlıdan Madridliler günün her saati yiyor, hatta en çok da geceleri tüketmeyi seviyor. Burada konuyu hafifçe değiştirecek olursak, yeme alışkanlığı bildiğimiz ve anladığımız hatta ezberlediğimiz tüm öğretilere ters olan Madridlilerin neden zayıf odluğunu ve oldukça sağlıklı göründüğünü anlamak zor. Zira sadece churros’u gece tüketmek bile neredeyse kalp krizi tehlikesini beraberinde taşıyor bize kalırsa.
Madrid’in en büyük yapısı olan Royal Palace şehrin merkezinde yer alıyor. Madrid Kraliyet Sarayı aynı zamanda İspanya Kraliyet ailesinin de Madrid’te bulunan ikametgahı, ancak kraliyet ailesi bu sarayı kullanmak yerine Zarzuela Sarayı’nda yaşamayı tercih ediyor. İspanyolca’da sarayın adı “Palacio de Oriente” olarak geçmesinin nedeni sarayın Oriente Meydanı’nda bulunması. Madrid içinde hiçbir yeri bilmeden yürüyüşe çıksanız bile karşınıza çıkacak bir yapı Madrid Kraliyet Sarayı. İçinde büyük bir müzesi var ve burada önemli ressamların resimleri sergileniyor.
Sarayın içinde bulunduğu Plaze de Oriente ya da Oriente Meydanı, Kraliyet Tiyatro binasının da içinde bulunduğu uzun dikdörtgen şeklinde bir meydan. Meydan boyunca heykeller sıralanmış, dolayısıyla kaybolduğunuzu düşündüğünüz bir sırada meydana ulaştıysanız burayı görerek tanımanız çok olası. Mercado San Miguel ise şehrin merkezinde mutlaka uğramanız gereken pazar yeri. Buraya Oriente Meydanı’ndan yürüyerek kolayca ulaşabilirsiniz. Öğle ve erken akşam yemekleri için harika bir seçenektir. Oraya doğru yürüdükçe kalabalığın sizi karşıladığını görebilirsiniz. İçeride envai çeşit tapas denemeniz için öylece bekler. Özellikler deniz ürünlerini denemek konusunda açık fikirliyseniz, hiç pişman olmayacağınız deneyimler yaşayabilirsiniz.
Madrid’in merkezlerinden biri de Sol Meydanı. Mayor meydanında yürüyerek on dakikada ulaşabileceğiniz meydan aslında ana alışveriş merkezi sayılabilir. Major turistler için ana meydansa, o zaman Sol gündelik hayatın merkezidir. Vodafone Sol Meydanı genç Madridlilerin buluşma mekanı. Bu meydana çıkan sokakların hemen hepsi restoran ve kafelerle dolu ve bu sokakları karış karış gezmek büyük bir keyif. Gran Via caddesinden yürüyerek Sol Meydanı’na ulaşmak, sağlı sollu sıralanmış restoranlarda atıştırmalıklar yemek ve alışveriş yapmak size kendinizi şehrin yerlisi gibi hissettirebilir.
Madrid Müzeleri
Madrid birçok bakımdan olduğu gibi, müze ve sanat galerileri bakımından da zengin. En ünlü müzeler birbirine yürüme mesafesinde. Ayrıca müzelerin birçoğunun içinde vakit geçirebileceğiniz kocaman bahçeleri ve harika kafeleri var. Prado Müzesi, Madrid denilince ilk akla gelenlerden; Reina Sofia, Thyseen-Bornemisza Prado’ya yürüme mesafesinde olan diğer müzeler. Madrid’te gidebileceğiniz tüm müzelerin halk günleri var ve o günlerde ücretsiz ya da yarı ücretine gezi imkanı sunuyorlar. Eğer çocuğunuzla seyahat ediyorsanız, sizi müzeye girmek için bilet kuyruğunda bekletmiyorlar. Şehir sizi adeta müzelere yönlendiriyor, zira nereye gitseniz ünlü ressam Velazquez’in Las Meninas, Nedimeler tablosunun izlerini görüyorsunuz. Ayrıca müzelerin doyurucusu olmasının bir nedeni de İspanya’nın gelişmiş sanat tarihi. Salvador Dali, El Greco, Pablo Picasso, Velazquez, Goya gibi dünyaca ünlü birçok ressamın eserlerini Madrid müzelerinde görebiliyorsunuz.
